Güç Yüzükleri

Güç Yüzükleri, Silmarillerle birlikte Orta-Dünya üzerinde yaratılmış en kudretli ve güzel eserlerdir hiç kuşkusuz. Kullanıcılarına kattıkları güç bir yana, nadide güzellikleri ve yaratımları sırasındaki hikayeleri ile de Orta-Dünya tarihine damgalarını vurmuşlardır. Peki bu kadar kudretli ve önemli olan yüzükler nasıl ve neden yaratıldı? Yaratıldıktan sonra başlarına neler geldi? Bu soruların cevapları için aşağıdaki uzun yazıyı okumaya hazırlansanız iyi olur.

Karanlıkların mutlak efendisi Melkor (ya da ona bazı elflerin taktığı ismi ile Morgoth) valar tarafından alt edilip sürgüne gönderildikten sonra, onun en önemli hizmetkarı ve kendisi de en güçlü maialardan biri olan Sauron (ki kim elfler tarafından Gorthaur diye de anılmıştır), yaptıklarından pişman olmuş ve aydınlık tarafa dönmüş gibi davranmıştı. Ancak içten içe Orta-Dünya üzerinde hakimiyet kurma isteği her daim devam etmekteydi. Zamanla vaların Orta-Dünya’ya fazla dikkat etmediğini düşünerek cesaretlendi ve yavaş yavaş iyilik sever maskesinin altından planlarını ortaya koymaya başladı.

Sauron insanoğlu üzerinde kolayca hakimiyet kurabileceğinin bilincindeydi. Ancak elflerin daha güçlü olduğunun da farkındaydı. Bu yüzdendir ki söz konusu olan elfler olunca güç yerine aldatmaca kullanmaya karar verdi.

Bilge ve aydınlık görüntüsü ile elflerin arasına sızmayı başardı. Bilgileri o kadar büyüktü ki, ilk zamanlarda elfler gerçekten de ondan bir çok sırrı öğrenmişlerdi. Hatta bu sırada ona Annatar, yani Armağanlar Efendisi ismini taktılar. Sauron sahte iyilik niyetleriyle, Lindon hariç bütün elf diyarlarını dolaşmıştı. Zira Lindon’da barınan Gil-Galad ve Elrond, onun maskesinin sahte olduğunu seziyor, hatta diğer elf beylerini de uyarıyorlardı. Ancak ne yazık ki onların uyarıları dikkate alınmadı.

Sauron en çok Eregion elfleri arasında sevgi görüyordu. Zira onlar üretilerinin artmasını fazlasıyla istemekteydiler. Bu günler içerisinde Eregion elfleri zanaatlarında oldukça ilerlediler ve hatta bütün bir dünyanın kaderini de değiştirecek bir hata yaptılar; Güç Yüzükleri’ni yaratmak.

Elfler bir çok yüzük yaratmışlardı; ancak Sauron, onlardan daha güçlü ve daha korkunç bir yüzük yaratmıştı. Bütün diğer yüzüklerin yaratımında bulunan Sauron, bu Tek Yüzük’ün diğerlerinin hepsi üzerinde hakimiyet kurmasını sağlayacak kadar bilgiye ve yeteneğe sahipti. Öyle ki bütün diğer yüzüklerin varlıkları bu Tek Yüzüğe bağlıydı. Onun bir nevi kölesi idiler ve sadece Tek Yüzük var olduğu sürece var olabileceklerdi. Ancak bu kadar büyük bir güç bedelsiz yaratılamazdı ve bu yüzdendir ki Sauron gücünün ve iradesinin çok büyük bir kısmını yarattığı bu son yüzüğe aktarmak zorunda kalmıştı.

Ancak her ne karar daha önceleri Sauron tarafından kandırılmış da olsalar, elfler hâlâ kudretli varlıklardı. Bu yüzdendir ki Sauron Tek Yüzüğü parmağına taktığı anda, onun planlarının farkına vardılar. Tek Yüzük’ün kudretini ve nelere kadir olduğunu anlamışlardı. Hemen kendi yüzükleri çıkarıp onları saklamaya çalıştılar.

“Üç yüzük göğün altında yaşayan elf krallarına…”

Planlarının boşa çıktığını anlayan Sauron, elflere karşı açıkça savaş açtı ve güç yüzüklerini ele geçirmeye çalıştı. Bu çabalarından tek kurtulabilenler, Üçler diye adlandırılan elf yüzükleri oldu; ateşin yüzüğü Narya, suyun yüzüğü Nenya ve son olarak havanın yüzüğü Vilya.

Bu üç yüzük, usta bir demirci olan Celebrimbor tarafından dövülmüştü ve Tek Yüzük hariç diğerlerinden daha güçlüydü. Yaratılarında Sauron’nun payı bulunmayan tek yüzükler de onlardı, bu yüzdendir ki her ne kadar Tek Yüzüğe bağlı olsalar da, onlar hiç kirlenmedi.

Narya; ateşin yüzüğü, kırmızı bir mücevher ile süslenmişti. Elfler üç yüzüğü saklamaya karar verdiklerinde, Narya’yı Gil-Galad’a teslim ettiler. Gil-Galad ise daha sonra onu Gri Limanların beyi Cirdan’a geçirdi. Yüzüğün Cirdan’a tam olarak ne zaman geçtiği bilinmemektedir.

İkinci çağ, Son İttifak savaşıyla son bulup üçüncü çağ başladıktan sonra, Orta-Dünya’ya geçici bir huzur gelmişti. İstari olarak da adlandırılan büyücüler Orta-Dünya’da dolanmaya başlamış, özgür halklara öğütler dağıtmaya görevini üstlenmişlerdi. Ancak beş büyücünün içerisinde en bilgesi Mithrandir (diğer adıyla Gandalf) idi. Öyle ki üçüncü çağın bininci yılında Gri Limanlar’a geldiğinde, Cirdan ona bir hediye sundu.

Güç Yüzüklerine Dair Sf. 93 demiş ki
“Şimdi, bu yüzüğü alın,”demişti; “çünkü sizin uğraşınız ve görevleriniz çok zorlu olacak; ama bu yüzük, tüm bunların içinde sizi destekleyecek ve yorgunluktan esirgeyecektir. Bu Ateş Yüzüğü’dür, bununla birlikte, belki, giderek soğuyan bir dünyadaki yürekleri yeniden eskinin yiğitliğiyle tutuşturabilirsiniz. Ama ben, benim yüreğim Deniz’le birlikte ve son gemi yelken açana dek Limanlar’ı koruyarak gir sahillerde yaşacağım. Orada hazırlanıp sizi bekleyeceğim. ”


İşte bu sözlerle birlikte Narya İnsanlar arasında Gandalf olarak bilinen büyücüye geçmiş oldu. Saruman (elflerin on verdiği isim ile Curunir) bu hediyeden haberdar olmuş ve Gandalf’a karşı kıskançlık beslemiştir.

Narya üçüncü çağın sonuna kadar Gandalf’la kaldı ve daha sonra Gandalf ile birlikte Gri Limanlar’dan kalkan gemiyle batıya yelken açtı.

Nenya; suyun yüzüğü, mithrilden dövülmüş ve beyaz bir mücevher ile süslenmişti. Onun koruyucusu Galadriel idi.

Galadriel yüzüğü Celebrimbor’dan aldıktan sonra onu Lothlorien’nin büyüleyici güzelliğini sağlamak ve bu güzel ülkeyi Sauron’nun şerrinden korumak için kullandı.

Üçüncü çağda, Sisli Dağlar orclar tarafından işgal edildi ve Khazad-dum mahzenlerinde bir Balrog uyandı. Necromancer adındaki şeytani bir güç, Dol Guldur kalesini inşa etti, daha sonraları Necromancer’ın aslında Sauron olduğu öğrenilebilmiştir. Mordor’a dönüşünden sonra Sauron, Dol Guldur’un kontrolünü elinde tutmaya devam etti ve bu kaleyi yönetmesi için bir Nazgul olan Khamul’u görevlendirdi. Ancak karanlık güçler, Lothlorien’nin sınırlarını asla geçemedi. Her ne kadar Sauron, Galadriel’in Üçlerden birine sahip olduğunu tahmin etse de, bundan asla emin olamadı ve Nenya gizli kalmayı başardı.

Nenya, üçüncü cağın sonunda, Galadriel ile birlikte Orta-Dünya’dan ayrıldı.

Vilya; havanın yüzüğü söylentilere göre Üçler’in en kudretli olanıydı. Altın hatları, mavi bir taş ile süslenmişti.

Vilya başlangıçta, Narya ile birlikte Gil-Galad’a emanet edilmişti. Daha sonraları ise Elrond’a geçti ve Ayrıkvadi’nin düşmanlardan korunmasında ona yardımcı oldu. Ayrıca Elrond yüzüğün varlığını Sauron’dan da saklamayı başarmıştır.

Tıpkı Üçler’in diğerleri gibi, Vilya da Gri Limanlar’dan açılan gemiyle Orta-Dünya’yı terk etti.

“…Yedisi taştan saraylarında Cüce Hükümdarlara…”

Sauron, cücelerin üzerinde hakimiyet kurmak üzere onlara altı adet güç yüzüğü vermişti. Tıpkı diğer güç yüzükleri gibi bu yüzüklerde kullanıcılarının yeteneklerini arttırdı ve onları takan cüceleri zanaatlarında ileri ustalar haline getirirken, zenginliklere erişmek ve onları saklamak konusundaki becerilerini çok çok ileri düzeye taşıdı.

Ancak bu yüzükler de Sauron tarafından lekelenmiştiler. Bu yüzdendir ki onları takan cücelerin hepsi yavaş yavaş hırslarına yenilmeye başladılar. Kendi hazinlerine o kadar çok bağlandılar ki, servetlerine bir tehdit olduklarını düşündükleri herkese karşı aşırı düşmanca davrandılar.

Her ne kadar aç gözlülükleri içerisinde kaybolsalar da, yüzük taşıyıcıları olan cüceler hiçbir zaman Sauron’nun isteklerine boyun eğmediler. Zira onların iradeleri Sauron’nun öngördüğünden çok daha sağlamdı ve bu yüzdendir ki asla Nazgul’ler gibi olmadılar. Ayrıca cüce yüzükleri, ne kullanıcılarının hayatını uzatmıştı ne de takıldıklarında görünmez yapma gibi bir yetileri vardı.

Planı başarısız olan Sauron, onlara verdiği altı yüzüğü cücelerden geri almaya çalıştı. Ancak sadece ikisini geri alabilmeyi başardı. Zira geri kalan yüzükler, sahiplerinin hazineleri ile birlikte ejderhalar tarafından yok edilmişlerdi.

Yedinci yüzük ise uzun süre gizliden gizliye Durin hanedanlığında kaldı. Bu yüzük üçüncü Durin’e Sauron tarafından değil, elfler tarafından emanet edilmişti. Ancak gene de Sauron’nun lekesini taşıyordu.

Son yüzük genel olarak sahiplerine gereksiz bir güven duygusu vermişti. Zira onu taşıyan son iki cüce Thror ve oğlu Thrain, başaramayacakları işlere kalkıştılar. Thror eskiden cücelerin ulu yuvası olan Moria’ya gitmeye kalkıştı ve bu hayatına mal oldu. Thror ayrılmadan önce güç yüzüğünü oğlu ikinci Tharin’e emanet edecek kadar bilgeydi.

Ancak Tharin bu kadar bilge olamadı ve eski cüce hazinelerini yeniden elde edebilmek için, Ejder Smaug tarafından ele geçirilmiş olan Yalnız Dağ’a doğru tek başına yola çıkmadan önce güç yüzüğünü başka birilerine bırakmadı.

Sauron, Tharin’nin bir güç yüzüğüne sahip olduğunu ve onu tek başına taşıdığını anladığında, kendi hizmetkarlarını onu yakalamakla görevlendirdi. Ve Kuyut Orman’nın yakınlarında bu gerçekleşti. Tharin, Sauron’nun Dol Guldur’daki zindanlarına atıldı ve işkence gördü. Böylece yedinci güç yüzüğü de Sauron’nun eline geçti.

Sauron’nun daha sonra Durin hanedanın o zamanki hükümdarı Dain’e, cücelerin yakından tanıdığı Bilbo Baggins’in elinde olan Tek Yüzük’e karşılık, sağ kalan üç cüce yüzüğünü iade etmeyi teklif ettiği bilnmektedir. Ancak bu teklifi reddedildi.

Sauron’nun daha sonra bu üç yüzük ile ne yaptığı bilinmemektedir. Ancak Tek Yüzük yok edildikten sonra, son üç cüce yüzüğü de yok olmuştur.

“…Dokuz yüzük ölümlü İnsanlar’a, ölecekler ne yazık…”

Güç yüzükleri içerisinde, sahiplerine en büyük zararı vermiş olanlar ve Sauron için en çok fayda sağlamış olanlar kuşkusuz, insan hükümdarlarına verilmiş olan Dokuzlar’dır. Keza bu dokuz yüzük, zamanlarını ulu kralları olan taşıyıcılarını inanılmaz ölçülerde yozlaştırmış, Sauron’nun isteklerine körlemesine uyan, ne canlı nede ölü ruhlar haline getirmiştir.

Güç Yüzüklerine Dair Sf. 71 demiş ki
“…O günlerde Dokuz Yüzük’ü kullananlar giderek güçlendiler, eskinin kralları, büyücüleri ve savaşçıları oldular. Zaferler ve büyük servetler kazandılar ama yüzükler onların felaketi oldu…”


Her ne kadar bütün bir yüzük savaşı boyunca ortalarda olsalar da, ne bu dokuz yüzük hakkında ne de onların taşıyıcıları olan Nazgul’ler hakkında, Düşman’nın en büyük silahları oldukları dışında fazla bir bilgi yoktur. Hatta detaylı olarak kim oldukları bilinen Nazgul’ler, sadece Angmar’ın Cadı-Kral’ı ve Khamul’dur.

Cadı-Kral, bütün Mordor ordularının komutanı ve çok güçlü bir varlıktır. Aynı zamanda Nazgul’leri de komuta etmektedir. Pelennor Yaylaları Savaşı’nda Merry’Nin yardımları ile Eowyn tarafından öldürülmeden önce, Gandalf ile Minas-Tirith’in cümle kapısı önünde bir çarpışmaya başlamış, ancak Rohirrimin savaş alanına varması ile bu çarpışma yarıda kalmıştır.

Khamul ise, gerçek adı bilinen tek Yüzük Tayfı’dır. Aslen bir doğulu olmakla birlikte, Nazgul komuta zincirinde ikinci sırada yer alır. Zaman içerisinde Dol Guldur’un komutası ona teslim edilmiş, ancak Tek Yüzük’ün yeniden bulunduğu anlaşılınca bu görevinden alınmış ve hobbit Bilbo Baggins’i yakalamak üzere yollanmıştır.

Her ne kadar geçmiş senelerde çıkan bazı rpg ve kart oyunlarında Nazgul’lerin isimler ve memleketleri tam olarak belirtilmiş olsa da, bu bilgiler Tolkien ile alakalı değildir. Kimi noktalarda Nazgul’lerin kimliklerine yapılan atıflarla uyuşsalar bile her hangi bir resmiyetleri yoktur.